"Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet" Firdevs Gümüşoğlu - Makale İncelemesi
- Rumeysa Uzunoğlu

- 15 saat önce
- 5 dakikada okunur

SOS104 Sosyolojide Metin Okumaları II
Ad- soyadı: ADÜ Sosyoloji Lisans Öğrencisi, Rumeysa Uzunoğlu
KONU: Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet
1. Bibliyografya:
Firdevs Gümüşoğlu, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamlamıştır. Yüksek lisans derecesini ise Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden almıştır. Yüksek lisans tezinde Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet konusunu çalışmıştır. Doktorasını Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, “Genel Sosyoloji ve Metodoloji” Anabilim Dalı’nda yapmıştır. Prof. Firdevs Gümüşoğlu, şu anda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi ve anabilim dalı başkanıdır. Araştırma alanları arasında toplumsal cinsiyet, eğitim sosyolojisi, siyaset sosyolojisi, az gelişme ve modernleşme sosyolojisi bulunmaktadır. Özellikle Türkiye’de toplumsal yapı, kadın hareketleri ve devlet-toplum ilişkileri üzerine yoğunlaşmaktadır. Bazı önemli çalışmaları şunlardır:
1. Gümüşoğlu, F. (2007). Kadın ve Şiddet: Ataerkil Devletin Toplumsal Cinsiyeti. İstanbul: Bağlam Yayıncılık.
2. Gümüşoğlu, F. (2014). Cumhuriyet’in Cinsiyeti. İstanbul: Bağlam Yayıncılık.
3. Gümüşoğlu, F. (2005). “Toplumsal Cinsiyet Ekseninde Devlet ve Kadın: Türkiye Örneği.” Toplum ve Bilim, (102), 65–88.
2. Makalenin Arka Planı:
Firdevs Gümüşoğlu’nun Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet adlı çalışması devletin ideolojik aygıtı olan okul aracılığıyla, ders kitaplarında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin sistematik bir şekilde nasıl aktarıldığına dikkat çekiyor. Özellikle eğitim materyallerinin, toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üreten bir aracı kurum olması, bu çalışmanın temel kaygısını oluşturur. Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak günümüze kadar yaptığı içerik analizinde kadın ve erkek modellerinin hangi evrimlerden geçtiği ortaya konmuştur. Öte yandan dönemler arasındaki farklardan yola çıkarak yeni nesilleri etkisine almak isteyen ataerkil bir devlet anlayışı gözlemlenmiştir. Çalışmanın asıl amaçlarından biri Türkiye’de ders kitaplarında yer alan cinsiyetçi temsilleri incelemek, ders kitaplarında aktarılan kadın erkek modellerinin yıldan yıla hangi sebeplerle değiştiğini ve hangi ideolojiye hizmet ettiğini anlamaktır. Siyasi yönetimdeki farklılıklar ile birlikte devletin ders kitaplarını hangi amaçlarla değiştirdiği anlaşılmak istenmiştir. Gümüşoğlu’na göre “Bu araştırma, yalnızca bir keşif ya da durum saptaması olmakla kalmamalı, ders kitaplarındaki cinsiyetçiliğin ortadan kaldırılmasının bir aracı haline gelmeliydi.” (Gümüşoğlu, 2008, s. 40). Temel değişkenler, kadın ve erkek temsilleri, cinsiyete dayalı işbölümlerinin ders kitapları aracılığıyla sunumu, eğitimin ideolojik yapısı ve devletin üretmek istediği yurttaş tipi olarak değerlendirilebilir.
3. Temel Analiz ve İçerik Özeti:
Gümüşoğlu, 1928 ile 2008 yılları arasında basılmış 1.500'den fazla ders kitabını analiz ederek tarihsel bir içerik analizi yöntemi uygulamıştır. Bu kitaplarda yer alan metinler, resimler, şiirler ve örnek olaylar cinsiyetçi söylemler açısından incelenir. Araştırma sürecinde nitel verilerden yararlanılır; örneklem olarak özellikle Hayat Bilgisi, Türkçe, Vatandaşlık Bilgisi, Sosyal Bilgiler gibi kitaplar seçilmiştir. Makalenin bulgularına göre, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ders kitaplarında daha eşitlikçi bir kadın yurttaş modeli varken, 1950 sonrasında kadınlar daha çok ev işleriyle sınırlandırılmış ve "uysal anne" figürü öne çıkmıştır. Günümüz ders kitaplarında ise, kadın temsilleri hala "yardımcı" rollerle sınırlı kalmakta, erkeğin kamusal alandaki etken kimliği korunmaktadır. Gümüşoğlu’nun ifade ettiğine göre her geçen yıl ders kitaplarındaki cinsiyetçilik açık olmaktan çıkıp, sembollerle aktarılan örtük bir hale gelmiştir. Bu semboller toplumsal yaşamda, kız ve erkek çocuklarının neyi seveceği, neyle oynayacağı, hangi rengi seveceği, hangi sporu/mesleği yapacağı, nasıl bir karaktere ve özelliklere sahip olacağının henüz çocukken, yetiştirildikleri süreçte onlara “öğretilmesiyle” içselleştirilmektedir. Ona göre semboller ve mikro ifadeler aracılığıyla toplumsal süreçte kadın ve erkeğin “doğası” olduğu fikri benimsetilir. Gümüşoğlu’na göre “Kadın ve erkeğin toplumda varoluş biçimi bireyin yaşamını şekillendirir. Bebeğin içine doğduğu toplum, onu, kadın ve erkeğe uygun gördüğü davranış kalıpları içinde şekillendirir. Bu süreç ilköğretime ilk adımını atmış çocukların, edilgen ve zayıf kadınlar ile etken ve güçlü erkekler olarak toplumsallaştırıldığı bir süreçtir. Simone de Beauvoir‟ın “Kadın olarak doğulmaz, kadın olunur” sözleri, tersinden okunduğunda erkekler için de geçerlidir. Çünkü toplum, kadın ve erkek kimliklerini kurgulamaktadır. Toplumun erkeklerden beklentisi, kamusal alanda varlık göstermesi ve akılcılığı her daim elde tutmasıdır. Böylesi bir toplumsallaşma süreci, erkeği duygusal davranış sergilemekten uzaklaştırmaya hizmet eder. Kadınlar için işleyen süreç ise tamamen tersidir.” (Gümüşoğlu, 2008, s. 40). Ulaştığı bulgular arasında, ders kitaplarının “cinsiyetsiz” olmadığı aksine ataerkil toplumun ürünü olduğu vardır. Bu cinsiyetçi sistemin, sistematik bir şekilde yeniden üretildiği bulgularla ortaya konulmuştur. Gümüşoğlu’nun ifadesiyle “Örneklerde görüldüğü gibi, eğitim sistemi çocukların sorunlar karşısında güçlendirilmesini sağlamak yerine güçsüzleşmesine kaynaklık edecek “bilgi”lerle donatılmıştır. “Perili El” başlıklı bir başka okuma parçasında da kadının geleceği, “iyi bir evlilik ve iyi bir koca”yla sınırlanır. Kadınların becerisinin sınandığı alan ev içi alandan ibarettir.” (Gümüşoğlu, 2008, s. 48). “Görüldüğü gibi ders kitaplarımız cinsiyet rollerini sağlıksız bir temelde inşa etmektedir. Kadının insan hakları konusunda duyarsızdır. Ayrıca günümüzde, ilköğretimden lise son sınıfa kadar okutulan ders kitaplarının büyük çoğunluğu; bilimsel bakış açısıyla yazılmamıştır, cinsiyetçidir, ülke ve dünya sorunlarına yabancı bir bilgi yığınından ibarettir.” (Gümüşoğlu, 2008, s. 50). Sonuç olarak, Gümüşoğlu eğitim sisteminin toplumu bilginin ve bilimin ışığında değil, sağlıksız bir kadın-erkek algısı yaratacak sağlıksız bir temelde inşa etmekte olduğunu gözler önüne serer. Kadın ve erkek temsillerinin hem tarihsel hem siyasi etkenlerle süreç içerisinde değiştiği ise aşikardır. Bu durum yalnızca eğitim alanıyla sınırlı kalmayıp, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin yeniden üretilmesine olanak tanır. Ders kitapları aracılığıyla meşrulaştırılan cinsiyetçi roller, bireylerin kişilik gelişimini, mesleki yönelimlerini ve toplumsal konumlarını doğrudan etkiler. Gümüşoğlu’nun çalışması, eğitimin ideolojik bir aygıt olduğunu açıkça gösterirken, aynı zamanda dönüşüm için bir fırsat alanı olduğunu da ima eder. Bu nedenle makale sadece bir teşhis değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir eğitim sistemi inşa etmek için çağrı niteliğindedir. Gümüşoğlu’nun ortaya koyduğu bulgular, toplumsal değişim için en erken ve etkili müdahale alanlarından biri olarak eğitimin ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır. Bu noktada Gümüşoğlu’nun çalışması, Louis Althusser’in “devletin ideolojik aygıtları” kuramıyla birlikte düşünüldüğünde daha anlamlı hale gelir. Althusser’e göre okul, egemen ideolojinin yeniden üretildiği en temel yapılardan biridir. Bu makalede okulun ve ders kitaplarının, cinsiyetçi ideolojinin yeniden üretimindeki rolü, tam da Althusser’in teorisini doğrular niteliktedir. Eğitim sistemi bu bağlamda yalnızca bilgi aktaran değil, aynı zamanda belirli toplumsal kimlikleri inşa eden bir iktidar alanıdır.
4. Eserin Yorum Bilgisi:
Makale, anlatım açısından oldukça açık, akademik ve anlaşılırdır. Çalışma, okuyucuya hem feminist hem de eleştirisel pedagojik bir perspektif kazandırarak ders kitaplarının ideolojik yapısını fark etme imkânı sunar. Makale, günlük yaşamda fark edilmeyen cinsiyetçi kalıpların çocukluktan itibaren eğitim yoluyla nasıl içselleştirildiğini gözler önüne serer. Sosyolojik olarak bu metin, eğitimin tarafsız bir bilgi aktarımı olmadığını, aksine ideolojik bir araç olduğunu somut örneklerle gösterir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden üretiminde devletin rolünü görünür kılması açısından çok katmanlı ve değerli bir kaynak niteliğindedir. Ancak makalede devletin ideolojik işlevi özellikle “erkek egemen” bir yapı olarak betimlenmektedir. Bu haklı bir vurgu olsa da, aynı zamanda ders kitaplarının dönemin sosyal, ekonomik ve kültürel koşullarından da etkilendiği göz ardı edilmemeliydi. Daha çok yapısal determinizme yaslandığı için, bana göre farklı sınıfsal ve bölgesel dinamiklere açık bir analiz eksik kalmıştır. Feminist bir bakış açısıyla hazırladığı bu çalışmalar, eğitim materyallerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin nasıl yeniden üretildiğini ortaya koymayı hedeflemiştir. Makalede geçen “Kadın doğulmaz, kadın olunur” Simone de Beauvoir alıntısı, toplumsal cinsiyetin doğuştan gelmediğini, toplumsal inşa sürecinin ürünü olduğunu açıkça ortaya koyar. Gümüşoğlu bu alıntıyı tersinden okuyarak, erkekliğin de toplum tarafından biçimlendirildiğini savunur. Bu yaklaşım oldukça kıymetlidir çünkü toplumsal cinsiyetin yalnızca kadını bastıran değil, aynı zamanda erkeği de duygusuz, rekabetçi, otoriter ve sıkı kalıplara mahkûm eden bir sistem olduğunu gösterir. Makalede kadının edilgenliği çok güçlü bir şekilde işlenirken, erkek kimliğinin nasıl kurgulandığı kısmı biraz daha geri planda kalmıştır. Hâlbuki erkekliğin militarist, otoriter ve duygusuz biçimde inşa edilişi de aynı ölçüde sorunun parçasıdır. Yazar alıntıyı tersten okuyalım dese de makalesinde erkeklerin uğradığı toplumsal cinsiyetçi yaklaşımlardan kadınlarda olduğu kadar çok bahsetmez. Ayrıca eleştirel düşünecek olursak yazarın bireysel feminist ideolojisinin akademik bir çalışmaya bu denli yansıması akademik çalışmaların tarafsızlık ve nesnellik ilkesine aykırı olarak değerlendirilebilir. Kuramsal bir çerçevede kalması daha yerinde olabilirdi. Ek olarak yazar, sorunu çok güçlü biçimde tanımlasa da çözüm önerilerine yeterince yer vermez. Örneğin güncel müfredata nasıl toplumsal cinsiyet duyarlılığı eklenebilir, ders kitapları nasıl yeniden yazılmalıdır gibi sorulara dair daha somut öneriler geliştirilmesi beklenirdi. Bu toplumsal sorunlara yönelik toplumsal cinsiyet eşitliği, gibi derslerin müfredata eklenmesini önerebilirdi. Bu açıdan çekimser olarak değerlendirilebilir. Sonuç olarak çalışmasıyla literatüre değerli bir katkı sunmuştur.
5. Künye/Kaynakça
• Gümüşoğlu, F. (2008). Ders kitaplarında toplumsal cinsiyet. Toplum ve Demokrasi, 2(4), 39–50. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/211004
• Gümüşoğlu, F. (n.d.). Akademik Profili. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Akademik Bilgi Sistemi. https://akbis.msgsu.edu.tr/personel_detay.asp?sno=T-0157







Yorumlar